Ülkemizde memurların sendikal örgütlenme hakkı 1961 Anayasası ile verilmiş ve böylece memur sendikacılığının tarihi başlamıştır. Memurların sosyal ve ekonomik haklarını geliştirmek için de sendikalar kurulmuştur. 1961 Anayasası sendika özgürlüğü yanında, toplu sözleşme ve grev hakkını da açıkça kabul etmiştir. 1963 yılında çıkarılan 274 Sayılı Sendikalar Kanunu’nu 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu takip etmiş ve lokavt da işverenin yasal hakkı olarak bu yasadaki yerini almıştır. Ancak 1968’lerde başlayan siyasî gerginlikler gerekçesi ile bu hak 1971 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmış ve 624 sayılı Kanunla kurulmuş olan memur sendikaları kapatılmıştır.
12 Eylül 1980 Darbesinin devamında kabul edilen Anayasa ile memurlara sendika kurma hakkı verilmemiştir. 1990 yılları takiben sendikalar ve konfederasyonlar Uluslararası Sözleşmelere (İLO) dayanarak kurulmuştur. 2001 yılında memurlar için 4688 sayılı kanun çıkarılarak sendikalar ve üst kuruluşları olan konfederasyonlar yasal ve hukuki bir zemin bulmuşlardır. Sonuç olarak ülkemizde memurların hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için birçok sendika ve konfederasyon kurulmuştur. 2010 yılında yapılan referandum ile 4688 sayılı kanunla verilen toplu görüşme hakkı toplu sözleşmeye dönüştürülmüştür. Halen bu kanun ve bu kanuna göre faaliyet yürüten sendikalar mevcuttur. Memur sendikacılığının çok kısa tarihine göz attıktan sonra gelelim sorumuzun cevabına:
Eğitimin Gücü Sendikası Neden Kuruldu?1971 öncesi sendikalar bir yandan sendikal faaliyette bulunurken, diğer yandan ülkemizde gittikçe artan şiddet olaylarının tarafı olmakla suçlanmış ve üyeleri çeşitli yaptırımlara tabi olmuş ve memur sendikaları kutuplaşmanın, gerginliğin ve artan şiddet olaylarının tarafı olarak görülerek kapatılmıştır. Böylece ülkemizde oluşmaya başlayan –sorunlu da olsa– sendikal kültür sekteye uğramıştır. Memur sendikacılığı ağır bir yara almış ve bu yara hala kapanmamıştır. Sendikacılık üyelerinin sosyal ve ekonomik haklarını korumak ve geliştirmek için yapılması beklenirken; belli bir felsefi düşünceye sahip insanların bir araya geldiği yapılara dönüşme algısıyla karşı karşıya kalmıştır. Yani sendikalar, memurların siyasi partisi hüviyetine bürünme algısından kurtulamamıştır. Sendikalar gücünü üyelerinden ve yaptıkları sendikacılıktan alma sorunu ile karşı karşıyadır. Bu algı ise memurların sendikalara yeterli desteği vermesine engel olmuş, sendikalardan sivil toplum kuruluşu olma beklentisini boşa çıkarmıştır. Sendikalar memurların ortak sorunlarına bile birlikte çözüm bulmak için ortak hareket etme becerisi gösterememiştir. Bu da mevcut sendikaların varlık nedeninin sorgulanmasına neden olmuş, geçmişte var olan kutuplaşma biraz yumuşatılarak günümüze taşınmıştır. Neredeyse üye olunan sendikadan, üyenin siyasi tercihi bilinir olmuştur. Bu Türk memur sendikacılığının yumuşak karnıdır.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kabulü ile ortaya çıkan siyasi partilerin kurdukları ittifaklar ise sendikacılık yapılmasını sıkıntıya sokmuş, memurların ağırlaşan sorunlarına önceden ortaya konulan tepkilerin gerisine düşülmüştür. Sendikacılığı dilek ve şikâyet kutusu mertebesine düşürmüştür. Bu ise memurların sendikalara bakışını iyiden iyiye değiştirmiş, beklentileri sıfırlamıştır.
Ülkemizde sendikacılık artık sosyal medya aracılığı ile yapılarak göstermelikten öteye geçmeyen bir noktaya gelmiştir. Sendikalar aciz ve üstüne ölü toprağı serpilmiş görüntüsü vermektedir.
Gelinen bu noktada sendika kavramının ruhuna uygun; bütün çalışanları kapsayan, üyeyi temel alan, gücünü üyesinden alan, demokratik yoldan bütün yolları kullanarak sahada, alanda ve hukuki platformlarda mücadele edecek bir sendika ihtiyacı doğduğuna inanıyoruz. Tarafımız üyelerimiz, eğitim sistemi ve eğitimcinin yaşadığı sorunlarıdır. Eğitimin ve çalışanlarının sorunlarına gerçek manada eğilerek, eleştiri ve yakınmadan sıyrılarak; sorunları bilen, çözümler sunan nihayet sorunların çözümü için girişimlerde bulunan, en üst perdeden tepki ortaya koyan bir noktaya taşımak istiyoruz. eğitim çalışanlarının gerçek ve samimi sesi olarak, nefes olmak istiyoruz.
Devletler adalet ile ayakta kalır ahlâkî çürümeyle çöker. Liyakat ve kariyerin başat değer olduğu, çalışanların insanca yaşama standartlarına ulaştığı, eğitim ve öğretmenliğin hak ettiği değeri gördüğü, sosyal adaletin toplumun bütün kesimlerini kuşattığı, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğinin sağlandığı, gençlerin gelecek planlaması yaptığı, uzlaşıya ve işbirliğine önem veren, demokratik ve evrensel değerleri özümsemiş, günübirlik siyasi çekişmelerden uzak bir sendikal anlayışla hareket eden bir sendika olarak eğitim çalışanlarının huzuruna çıkıyoruz.
Samimi gayretimizle eğitim çalışanlarının sesi olmak, bütün ümitlerin tükendiği bir yerde ümit olmak, varlığını eğitim çalışanlarının huzuru ve refahını sağlamaya adamış olarak yola çıktık. Çıktığımız bu yolda eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunu var diyen, herkesin sustuğu yerde sorunlarınızın çözümü için “biz de varız” diyen cesurca çıkışımızla desteğinizi bekliyoruz.
Bütün mesele sorun varsa, çözümü de var diyebilmek, inançla yola çıkmış Eğitim ve Bilim Gücü Sendikası “EĞİTİM GÜCÜ SEN“ bu amaçla kurulmuştur. Eğitim Gücü Sen eğitim çalışanlarına ve ülkemize hayırlı olsun.
Eğitim çalışanı arkadaşım yakınma, destek ver, bir nefes de sen ol!